29 Kas 2009

Hayvanlar Çiftliği

George Orwell'in diktatörlük hakkındaki bu keskin hicviyesi, tersine dönen bir devrimin, ve esas doktrinin bozulmasında atılan her adımı haklı göstermek için ustalıkla ileri sürülen mazeretlerin öyküsüdür.
(Arka kapak)







COTE: [TUR-L] [ORWE-19883]
(136 sayfa)

28 Kas 2009

Beyaz Geceler

"Bizler, kendi derimiz içinde ebedi yalnızlığa mahkumuz." T. Williams'ın 'Kızgın Damdaki Kedi oyununun girişine koyduğu bu epigramı Beyaz Geceler'in girişine de yerleştirebiliriz. Bu uzun öyküde yalnızlık ve çaresizlik karşı konulmaz bir edebi güçle üzerimize çullanır: okurun olduğu kadar yalnızlığı hayalde aşmaya çalışan insanların da.
 Arka kapaktan


COTE: [TUR-L] [DOST-37012]
(96 sayfa) 

Totem ve Tabu

Sigmund Freud -1856-1939- yaratıcısı olduğu psikanaliz metodu ve bıraktığı anıtsal eserler topluluğu ile çağdaş düşünceyi derinden etkilemiş bir bilim adamı ve düşünürdür. Onu, bu ünlü eserinde, psikanalizi toplum bilimleri alanına yayar ve uygularken görüyoruz. Freud'ün, günümüz nevrozlularıyla ilkel insanlar arasında kurduğu analoji abartmalı bulunsa bile, ilgi uyandırmaktan geri kalmaz. Ayrıca, bu eser, psikanalizin sentez ve yorum gücünü gösteren güzel bir örnektir.
Arka kapaktan

COTE: [TUR-15] [FREU-19779]
(223 sayfa) 

27 Kas 2009

Şamanizm

Michel Perrin`in bu çalışması şamanizme ilişkin geniş ve güncel bilgileri sergileme savındadır. Şamanizm bir din midir, yoksa herkesin yapabileceği bir tür büyü mü? Modern etneloglardan bazıları şamanizmi kurumların bütününü ilgilendiren toplumsal bir olgu olarak algılarlar. Onlara göre şamanizm, dinsel, simgesel, ekonomik, siyasal ve estetik bir gerçekliktir. Bu bağlamda şaman da bir yönetici, hastalıkları tedavi eden bir uzman, zeki bir psikolog, yetkin bir sanatçı ve bir `teknisyen`dir. Tanrıların ve doğanın kopmaz bir bütün oluşturduğu, gece ile gündüze kapıları her zaman açık olan şamanist evren, duyu ve simgelerle yüklüdür ve bugün bile bizi hala çekmekte ve büyülemektedir. Bu kitap, günümüz bilimlerinden yoksun insanların, olayların akışını açıklamak, doğayla yüz ağartıcı bir ilişki oluşturmak, acıları ve kaygıları gidermek için nasıl tutarlı bir entelektüel ve dinsel sistem oluşturduklarını keşfetmemizi ve anlamamızı sağlıyor.
(Arka kapak'tan)

COTE: [TUR-3] [PERR-20847]
(144 sayfa)

Original kitap/Livre original: 
Le Chamanisme

Michel Perrin (ethnologue) définit le chamanisme (Le Chamanisme, « Que sais-je ? ») comme l'un des grands systèmes imaginés par l'esprit humain dans diverses régions du monde pour donner sens aux événements et pour agir sur eux. Selon lui, il implique une représentation bipolaire ou dualiste de la personne et du monde. L'être humain est fait d'un corps et d’une ou plusieurs composantes invisibles, souvent qualifiées d’“âmes”, qui survivent à la mort. Le monde est également double. Il y a ce monde-ci, visible, quotidien, profane, et un monde-autre. C'est le monde des dieux et de leurs émissaires, des esprits de toutes sortes, des maîtres des animaux ou des végétaux, des ancêtres, des morts... C'est le monde que décrivent les mythes. Le chamanisme suppose aussi que certains humains savent établir à volonté une communication avec le monde-autre. Ils peuvent le voir et le connaître, à la différence des autres hommes, qui ne font que le subir ou le pressentir. Ce sont les chamanes. Ils sont désignés et élus par le monde-autre. Selon Perrin, le chamanisme est donc bien une sorte de religion, à condition de considérer une religion comme une représentation du monde qui ne peut être séparée des actes découlant de la croyance qu'elle met en place.

Modern Bilimin Oluşumu

"Bilimsel devrim, doga konusundaki düsünce kategorilerinin yeniden yapilanmasindan öte bir seydi. Bilimsel arastirma etkinliklerinde gittikçe artan sayida kisinin yer almasini ve modern yasamda gittikçe daha etkin rol oynayan yeni bir kuramlar kümesinin yayilmasini da ifade eden toplumsal bir olguydu"
Richard S. Westfall, modern bilimin olusmasindaki esas ögenin, düsüncelerin kendi iç mantiklari uyarinca gelismeleri oldugu kanisindadir. Onun deyimiyle bu kitap, bilimsel devrim tarihinde agirlik merkezinin, düsünce tarihi olduguna dair inancin bir ifadesidir.  
Arka kapaktan

COTE: [TUR-5] [WEST-7895]
(190 sayfa)
 
Original kitap/Livre original: The Construction of Modern Science

This introduction to the history of science in the seventeenth century examines the so-called 'scientific revolution' in terms of the interplay between two major themes. The Platonic-Pythagorean tradition looked on nature in geometric terms with the conviction that the cosmos was constructed according to the principles of mathematical order, while the mechanical philosophy conceived of nature as a huge machine and sought to explain the hidden mechanisms behind phenomena. Pursuing different goals, these two movements of thought tended to conflict with each other, and more than the obviously mathematical sciences were affected - the influence spread as far as chemistry and the life sciences. As this book demonstrates, the full fruition of the scientific revolution required a resolution of the tension between the two dominant trends.

22 Kas 2009

İktidar

"Okullarda çocuklara okutulan tarih kitaplarının o ülkenin tarihçileri tarafından değil, başka bir ülkenin (hatta düşman ülkenin) tarihçileri tarafından yazılmışlardan okutulması" önerisi dinleyen kulakta ağrı yapabilir, ama "tarih" işte o zaman yıllar süren ve hep "bizim" kazandığımız kanlı bir savaş(masal) olmaktan çıkar..işte o zaman bize karşı pencereden bakan komşunun "öcü" olmadığını o'nun da bizim gibi aşamalardan(okullardan) geçip tam da devletinin istediği gibi bir koyun (pardon özür diliyorum..tamamen "vatandaş" demek istemiştim oysa) olduğunu, ve tarihte kazanan büyük hükümdarın "savaşlarda galip gelen değil" aksine halkına "en uzun barışı" yaşatan küçük insanlardan olduğunu öğrenirdik..ve lakin mürekkeple değil kanla yazılıyor tarih dünyanın bütün devletlerinde. "
 Bertrand Russell
“Manevi bir çöküşün en büyük belirtisi, kişinin yaptığı işin çok önemli olduğunu düşünmeye başlamasıdır” 
Bertrand Russell
"Akıllılar hep kuşku içindeyken aptallar küstahça kendinden emindir."
Bertrand Russell
" It has been said that man is a rational animal. all my life i have been searching for evidence which could support this."
Bertrand Russel
 "The man who only loves beautiful things is dreaming, whereas the man who knows absolute beauty is wide awake. the former has only opinion; the latter has knowledge."
Bertrand Russel

Çizgilerle Yeni Başlayanlar İçin Machiavelli

Makyavel politik yazının tarihinde ilk kez iktidarın alınışı ve korunması gibi bir sorunu dinsel ya da ahlaki kaygıları dikkate almaksızın kendinde bir amaç olarak inceledi. 
Hegel'e göre "Machiavelli'nin gayesi, yani Italya'nın bir devlet mertebesine çıkarılması, bu yazarın eserinde tiranlığın haklı gösterilmesinden ve muhteris bir despot için imal edilmiş altın yıldızlı bir aynadan başka bir şey görmeyen bütün görme özürlülerce anlaşılamadan kalmıştır." 
Hegel O'nun yöntemini şöyle özetler: "kangren olmuş uzuvlar lavanta suyuyla iyileştirilemez." 
Gramsci ise O'nu "erken gelmiş Jakoben" olarak tanımlar.

21 Kas 2009

Bozkırkurdu

' Bozkırkurdu'nun, deneysel cesaret anlamında Ulysses'ten aşağı kalmayan bir yapıt olduğunu söylemeye gerek var mı? Bozkırkurdu, okumanın ne demek olduğunu uzun zamandır ilk kez hatırlattı bana.'
Thomas Mann 





COTE: [TUR-L] [HESS 36699]
(209 sayfa) 

Steppenwolf

„Ich schmeiße alles hin, mein Leben, […] ich alternder Mann. Auf eure Welt anders zu reagieren als durch Krepieren oder durch den Steppenwolf wäre für mich Verrat an allem, was heilig ist.“

Ölümcül Kimlikler

"Bana 'içimin derinliğinde' ne olduğu sorulduğunda, bunda herkesin 'içinin derinliğinde' ağır basan tek bir aidiyetin, bir bakıma 'kişinin derin gerçekliğinin', doğarken ebediyen belirlenen ve artık değişmeyecek olan 'öz'ünün varolduğu inanışı yatıyor; sanki geri kalanın, bütün geri kalanın -özgür insan olarak katettiği yolun, benimsediği inanışların, tercihlerin, kendine özel duygusallığının, yakınlıklarının, sonuçta yaşamının- hiçbir önemi yokmuş gibi." Kimlik insanın zamanın içindeki incelişinde onu dünyaya bağlayan bir ayna. ...
Arka kapak'tan

COTE: [TUR-L] [MAAL-22826]
(133 sayfa)

Original kitap/Livre original:
Les Identités Meutrières

Amin Maalouf prend le cas d’un homme né en Allemagne de parents turcs: « Aux yeux de sa société d’adoption, il n’est pas allemand ; aux yeux de sa société d’origine, il n’est plus vraiment turc. » Plusieurs questions se posent alors : pourquoi de telles personnes ne peuvent-elles pas assumer leurs appartenances multiples ? Pourquoi sont-elles constamment mises en demeure de choisir l’une ou l’autre ? Tentative de réponse : « A cause de ces habitudes de pensée etd’expression si ancrées en nous tous, à cause de cette conception étroite, exclusive, bigote, simpliste qui réduit l’identité entière à une seule appartenance. »


15 Kas 2009

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört

"Çok genç yaşta bile gözüpek ve yürekli biri olan George Orwell (1903-1950) önce döneminin ve ülkesinin toplumsal düzenine karşı çıktı. Büyük Rus devrimine inandı. Troçki'ye hayrandı. Ancak, İspanya içsavaşı sırasında Stalinistlerin Troçkistlere karşı tutumu, umutlarını yıktı. Bu durum ve yakalandığı hastalık, George Orwell'i Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'ün mutlak umutsuzluğuna sürükledi. Orwell, yapısal olarak karamsar, ya da siyaset tutkunu biri değildi. İlgi alanları çok genişti. Daha az acılı bir dönemde yaşasaydı, yaşamaktan mutluluk duyardı. Ama çağımıza siyaset egemendir. Orwell, yaşadığı sürece gerçeklere bağlı kalmış ve öğrenmekten, en acı dersleri bile öğrenmekten vazgeçmemiştir. Ama umudunu yitirmiştir. "Orwell"in çağımızın peygamberi olmasını engelleyen de bu olmuştur. Dünyanın bugünkü durumunda umutla gerçeği birleştirmek olanaksızdır. Durum buysa, tüm peygamberler yalancı peygamberlerdir. Orwell gibi kişiler, bence günümüz dünyasında gerekli olanın yarısını, ama ancak yarısını ortaya koymuşlardır. Öteki yarıyı hala aramaktayız".
Bertrand Russel
l

COTE: [TUR-L] [ORWE-19801]
(250 sayfa)

Original kitap/Livre original:
Nineteen Eighty-Four

" The keyword here is blackwhite. Like so many Newspeak words, this word has two mutually contradictory meanings. Applied to an opponent, it means the habit of impudently claiming that black is white, in contradiction of the plain facts. Applied to a Party member, it means a loyal willingness to say that black is white when Party discipline demands this. But it means also the ability to believe that black is white, and more, to know that black is white, and to forget that one has ever believed the contrary. This demands a continuous alteration of the past, made possible by the system of thought which really embraces all the rest, and which is known in Newspeak as doublethink. Doublethink is basically the power of holding two contradictory beliefs in one's mind simultaneously, and accepting both of them.
Part II, Chapter IX — The Theory and Practice of Oligarchical Collectivism

14 Kas 2009

İyinin ve Kötünün Ötesinde

Yeterince uzun bir süredir, felsefecileri yakından gözledikden sonra, kendi kendime diyorum ki: Bilinçli düşünmenin büyük bir bölümü hill içgüdüsel etkinlikler arasında sayılmalı, felsefece düşünme bile; nasıl kalıtsal olanla, "doğuştan olan" konularında düşüncelerimizi değiştirdiysek, burada da değiştirmeyi öğrenmeliyiz... Bütün mantığın görünüşteki özerk izleyişinin gerisinde de, değer biçmeler, daha açık söylersek, yaşamın belli türlerini korumak için fizyolojik gereksinimler bulunur... öyleyse diyelim haydi, özellikle insan değildir, "her şeyin ölçüsü"... (Arka kapak'tan)

COTE: [TUR-1] [NIET-32783]
(222 sayfa)

Original kitap/Livre original:
Jenseits von Gut und Böse

"Man soll nicht in Kirchen gehn, wenn man reine Luft atmen will." - Aph. 30
"Grad und Art der Geschlechtlichkeit eines Menschen reicht bis in den letzten Gipfel seines Geistes hinauf." - Aph. 75
"Wer sich selbst verachtet, achtet sich doch immer noch dabei als Verächter." - Aph. 78.
"Reife des Mannes: das heißt den Ernst wiedergefunden haben, den man als Kind hatte, beim Spiel." - Aph. 94 "Es gibt gar keine moralischen Phänomene, sondern nur eine moralische Ausdeutung von Phänomenen." - Aph. 108
"Was aus Liebe getan wird, geschieht immer jenseits von Gut und Böse." - Aph. 153

Çizgilerle Yeni Başlayanlar İçin Joyce

James Joyce, tıpkı Picasso, Schoenberg ve Stravinsky gibi, modernizm akımının önemli temsilcilerindedir. Ama, ne yazık ki, Joyce'un o ünlü "zor anlaşırlılığı", kitap okurlarının cesaretini kırar ve Joyce|un eserlerinden uzak durmalarına neden olur. Oysa, bu eserler, son derece insan sevgisi ve mizah doludur, üstelik düşünülenin aksine sürükleyicidir. Joyce, yaşamının büyük bir bölümünü kendi kararıyla sürgünde geçirmesine karşın, eserleri Dublin üzerinde odaklanmıştır.
(Arka kapak'tan)

COTE: [TUR-7] [NORR-24917]
(173 sayfa)

7 Kas 2009

Ulysses

" Yetmiş beş numaranın bodrum penceresinin rezesinden çıkık kanadından sakınarak yolun güneşli tarafına geçti. Güneş, Saint George kilisesinin çan kulesine yaklaşmaktaydı. Bugün hava sıcak olacak herhalde. Özellikle bu siyah elbisenin içinde iyice pişerim. Siyah iletkendir, ışığı yansıtır (ışın kırılması mıydı?). Ama o yazlık elbiseyle gidilmez. Piknik değil ki bu. Güzelim ılık havada yürürken gözkapakları ağır ağır kapanıyordu sıkça. Boland'ın ekmek kamyoneti, tepsi tepsi rızkımızı taşımakta ama Molly bayat ekmeği sever, kafaları kızartılmış kıtır kıtır sıcak. İnsanı gençleştiriyor. Doğuda bir yerlerde: Sabah erken: Şafak sökmekte. Güneşin önünden seyahat etsen, bir gün çalarsın ondan. Bunu hep sürdürürsen, bir gün bile yaşlanmazsın teorik olarak. Bir kumsalda yürüsen, yabancı bir ülkede, kentin kapısına gelsen, muhafız orada, hem de yaşlı bir asker, bizim koca Tweedy gibi posbıyıklı, yaslanmış uzun bir çeşit mızrağına. Tentelerin gölgelediği sokaklarda dolaşıyorum. Her yanımda sarıklı insanlar. Loş i dile getirir. Belli bir anda, koşullar, bir başka deyişle tarih, yayımcının simgelediği, parasal gereklikler, toplumsal görevler, bu eksik olan sonu anlatırlar ve her türlü baskıdan sıyrılarak özgürleşmiş sanatçı bitmemişi başka yerde sürdürür.
Yapıtın sonsuzluğu, böylesi bir görüşte, aklın sonsuzluğudur ancak.
Akıl, yapıtların sonsuzluğu ve tarihsel devinim içinde gerçekleşmek yerine bir tek yapıtta bütünlenmek ister. Ama Valéry hiçbir zaman bir kahraman olmamıştır. Herşeyden söz etmekten, herşey üstüne yazmaktan hoşlanmıştır: Böylece, dünyanın dağınık bütünlüğü onu, kibarca vazgeçmiş olduğu, yapıtın ayrılmaz bütünlüğünün kesinliğinden uzaklaştırıyordu. Vb. düşüncelerin, konuların çeşitliliği arkasına gizleniyordu.
Bununla birlikte, yapıt --sanat yapıtı, yazınsal yapıt-- ne bitmiş ne bitmemiştir: Vardır. Söylediği yalnızca ve yalnızca budur: Var olduğudur ve başka hiçbir şey değil. Bunun dışında o hiçbir şey değildir. Ona daha fazlasını söyletmek isteyen hiçbir şey bulamaz, onun hiçbir şey söylemedelen bir özerklik güneşi. Halinden memnun gülümsemesini uzattı. Yavdi işidir garanti: Kuzeybatıdan yükselen özerklik güneşi.."
(Kitabın içinden)COTE: [TUR-L] [JOYC-18731](841 sayfa)

Original kitap/Livre original:
Ulysses

"Mr Bloom walked unheeded along his grove by saddened angels, crosses, broken pillars, family vaults, stone hopes praying with upcast eyes, old Ireland's hearts and hands. More sensible to spend the money on some charity for the living. Pray for the repose of the soul of. Does anybody really?"