10 Tem 2010

Cemil Meriç

Bireyselliğin pek fazla gelişmediği, aydınların bile bireylerin bulunmayı seçtiği kampların özelliklerini yüklenmeyi tercih ettiği, Türkiye`de tornadan çıkmayı reddeden bir kişiydi Cemil Meriç. Politik kutupların birinden öbürüne geçenler, terk ettikleri kampa karşı katıdırlar. Belirli sıcak yaşantıları, karşılaştıkları somut olaylar ve durumlar olduğu ve sancılı bir kararla bu seçimi yaptıkları için. Ama Cemil Meriç hiç böyle değildi. Solu düşünce hayatında izler, gereğinde yararlanırdı. Aldığı klasik eğitim, ona bilgisini derinleştirme tutkusuyla birlikte, bu nesnelliği ve kişiliği de kazandırdı. Cemil Meriç bir ideolog olamayacak kadar bireysel, bir teorisyen olamayacak kadar coşkuludur. Bu özellikleriyle Yunan mitolojisinin Teifesias`ını akla getirir: `Görmeyen görücü.` Fiziksel olarak görmeme ile kâhince görmenin paradoksu. (Ama) kehanet sesi, gördüğü çöküşün acısını taşır. Çünkü geleceği haber verir gibi görünmesine rağmen, asli değerlerin, geçmişte belirlenmiş yazgısını dile getirir.
Murat Belge
(sayfa 327)

20. Yüzyılın Türk münevveri (Türk aydını) çok horlanan bir münevverdir. Hem kendi kendini horlamıştır, kendi kendine karşı saygısızdır, bu önemli bir unsurdur. İkincisi de 20. Yüzyılın münevverini devlet horlamıştır. Ve Cemil Meriç bunu da temsil etmektedir. Bu bakımdan onun üzerinde durmak gerekir.

Türk münevveri eğer doktor ve mühendis değilse, kitleye bazı pratik hizmetler götürmüyorsa, çarpıtılan, korkulan bir adamdır ve kendi köşesinde bırakılmalıdır. Eğer bu münevverin çaldığı İsrafil sur’u çok fazla rahatsız ediyorsa, bu değerli bir mekanizma değildir aslında ama ilk önce tabii bir şekilde hayatın zorlukları içinde parayla erir bu. İkincisi mevkidir. Üçüncüsüne misal parlamentonun içine çekilmektir. Ve nihayet bunlardan da yola gelmeyen adamlar, marja itilir, satır dışına itilir.

Bunun gibi Mülkiye’ye girip bürokrat olmak istediği halde daha ömrünün ilk çağında Türk bürokrasisinin gadrine uğrayan bir Cemil Meriç vardır. Onun mesleği, kariyeri değişmiştir. Bu talihsizlikler ve direnişler devam ettiği sürece o da marjda kalmıştır.

Bu insanların bazısı güya solcudur, bazısı güya sağcıdır, bazısı güya ırkçıdır, hep de güyadır bunlar. Ama ortak olan bu insanların, seslerinin çok fazla renkli ve etkileyici olmasıdır.

Aynı şey Nihal Atsız için söz konusudur, aynı şey Cemil Meriç için söz konusudur, aynı şey A. Cerrahoğlu diye bildiğimiz Kerim Sadi için söz konusudur. Demek ki, toplumun samanlardan ürkmesi, onları satırın dışına itilmesi, hatırlanmaması, samanların “iyi saatte olsunlar” diye anılması söz konusudur. Bu Türk toplumu için çok mühim bir olaydır, 20. yüzyılda ve bu değiştiği ölçüde biz de değişeceğiz ve kuvvetleneceğiz.

Cemil Meriç, bütün bunlara rağmen devlete kızmayan birkaç kişiden biri olarak kalmıştır. Onun için devlet dediğimiz fikrin ve müessesenin gadrine uğradığını zannettiğimiz halde hizmet etmeyi bilen birkaç kişiden biri Cemil Meriç’dir. Öbürü de tabii ki gene kendisinin çok sevdiği Kemal Tahir’dir.”
İlber Ortaylı
(sayfa 328)
http://cemilmeric.net/

COTE: [TUR-9] [YILM-38258]
(350 sayfa)